erken doğum

Erken doğum belirtileri ile karıştırılan ve anne adayı tarafından çoğu kez hissedilen kasılmalar, Braxton Hicks olarak da bilinen yalancı kasılmalardır. Bunlar, anne adayları tarafından sıklıkla doğum sancısı ile karıştırılabilmekte ve bu sebeple de endişe yaratabilmektedir.

Bunların dışında yaşanan doğum kasılmaları ile Braxton Hicks arasında birçok ayırıcı fark olduğunu söylemek mümkündür. Kasılmaların tutarlılığı, şiddeti, sıklığı gibi faktörler konusunda bilgi sahibi olmak, bu farklı daha rahat anlayabilmek adına önemlidir.

Buna göre doğum kasılmaları çok daha tutarlı, artan şiddette ve sık (genellikle 10 dakikada bir veya daha fazla) gerçekleşmektedir. Braxton Hicks ise çoğu kez ağrıya yol açmayan, pozisyon değişikliğinde geçen ve düzensiz seyreden kasılmalarla karakterizedir.

Kasılmaların yanı sıra 7 aylık erken doğum belirtileri kabul edilen diğer durumlar ise şu şekildedir:

  • Enfeksiyon belirtisine benzer ishal, kusma veya bulantı şikayetlerinin artması,
  • Lekelenmeler de dahil olmak üzere vajinal kanamaların görülmesi,
  • Kanlı veya sulu vajinal akıntıların oluşması,
  • Vajina veya pelvis bölgesinde basınç hissedilmesi ve su gelmesi,
  • Karnın alt kısmında, gaz sancısına benzer bir ağrının başlaması,
  • Pozisyon (yatma, oturma, ayakta durma) değişikliklerine rağmen geçmeyen ve sıklıkla bel ve sırt bölgesinde hissedilen ağrı şikayetleri,
  • Sıklaşan ve şiddeti giderek artan kasılmaların olması.

Erken Doğum Nedir?

Günümüzde tüm anne adaylarının hamilelik süreçlerinin bir döneminde üzerinde düşündüğü ve endişelendiği bir konu olan erken doğum, bebeğin 37. hafta ve öncesinde dünyaya gelme durumu şeklinde açıklanabilmektedir.

Normal şartlarda sağlıklı bir gebelik, 40 haftanın sonunda tamamlanmaktadır. Bu sürecin öncesinde dünyaya gelen bebekler ise prematüre olarak adlandırılmakta ve gelişimlerini çoğu kez kuvöz ortamında tamamlamaktadır.

Daha önceki yıllarda son derece tehlikeli olduğu düşünülen erken doğum, günümüzde gelişen tıp bilimi sayesinde çok daha profesyonelce yönetilebilmekte ve bu sayede de prematüre bebek kayıpları büyük oranda azalmaktadır.

7 ay ve üzeri bir dönemde dünyaya gelen bebekler, kuvözde gerçekleştirilecek özel bakım sayesinde kısa sürede sağlıklı yaşamlarına geri dönebilmektedir. Öte yandan çok daha erken bir zaman dilimi içerisinde doğan bebeklerin ise daha ileri düzey bir bakım altında ve çoğu zaman yoğun bakım ünitesinde gözlemlenmesi gerekmektedir.

Bunun nedeni, 7 aydan önce doğan bebeklerin gelişim geriliği, akciğer sorunları, görme ve işitme bozuklukları ve otizm gibi problemler açısından daha fazla risk altında olmasıdır. Erken doğumun gerçekleşmesi için bir dizi faktörden söz edilebilse de kimi anne adayları için herhangi bir nedene bağlı olmaksızın erken doğum yapma olasılığı da mevcuttur.

Erken doğumların çoğu geç preterm evrede gerçekleşmektedir. Bu evre, hamileliğin 34-36’ncı haftalarını kapsamaktadır. 32 ila 34. haftalar arasında doğan bebekler orta derece prematüre olarak değerlendirilirken, hamileliğin 28 ila 32. haftasında dünyaya gelen bebeklerin çok erken doğduğu söylenebilmektedir.

Bununla birlikte en fazla sağlık sorunu ile karşı karşıya kalan ve çoğunlukla hayatta kalma şansı oldukça az olan prematüre bebek grubu ise 24 ila 31. hafta arasında dünyaya gelmektedir.

Erken doğum neden olur?

Erken doğuma yol açan nedenlerin bir kısmı dış faktörler olmasına rağmen önemli bir kısmına da anne adayının vücut sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Bununla birlikte faktörlerin önemli bir bölümünü kontrol atlına almak da mümkündür. Buna göre erken doğum sebepleri arasında aşağıdakiler sayılabilir:

  • Diyabet ve yüksek tansiyon,
  • Fiziksel travmalar,
  • Normal vücut ağırlığının çok üstünde veya çok altındayken hamile kalınması,
  • Çok erken veya çok geç yaşta geçirilen gebelikler (18 yaş altı ve 40 yaş üstü),
  • Kontrol edilemeyen enfeksiyonların veya miyomların varlığı,
  • Gelişmekte olan bebekte anomaliler olması,
  • Rahim ağzı, rahim veya plasenta problemleri,
  • Geçmişte prematüre bir bebek dünyaya getirmiş olmak,
  • Çoğul gebelikler veya gebelikte vajinal kanama yaşanması,
  • Alkol ve tütün ürünü kullanımı,
  • İki gebelik arasında çok az bir zaman dilimi olması (6 aydan az),
  • Bazı ilaçların, ek takviyelerin veya bitkilerin bilinçsiz kullanımı,
  • Normal düzeyin çok üzerinde amniyotik sıvıya sahip olmak (polihidramnios),
  • Yoğun stres ve bazı psikolojik rahatsızlıklar.

Erken doğum riski olanlar ne yapmalı?

Birçok anne adayı için erken doğum riskini azaltmak ve daha sağlıklı bir hamilelik süreci planlayarak önlem almak adına yapılacak bir dizi madde bulunmaktadır. Bununla birlikte hamileliklerin erken doğumla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı konusunda kesin bir yargıya varmak da mümkün değildir.

Ancak, uzman hekim tarafından önerilen tüm talimatları yerine getirmek, sağlıklı yaşam koşullarını korumak, muayeneleri aksatmamak ve gerekli testleri zamanında yaptırmak, olası bir şüphede tedbirlerin erkenden alınmasını kolaylaştıracaktır.

Başta vajinal enfeksiyonlar ve idrar yolu enfeksiyonları olmak üzere çeşitli hastalıklar konusunda bilinçli olmak ve vücudu korumak, anne ve bebeğin çok daha keyifli ve olması gerektiği gibi bir hamilelik dönemi geçirmesinde önemlidir. Buna göre, erken doğum riskini azaltmak adına aşağıdakiler da dahil olmak üzere çeşitli noktalara dikkat edilebilir:

  • Enfeksiyonlara ve ateşli hastalıklara karşı korunmak ve bağışıklığı yükseltmek,
  • Sağlıklı ve dengeli beslenmek,
  • Gün içerisinde yeterli miktarda su tüketmek,
  • Fiziksel açıdan çok ağır işlere ara vermek ve stresten mümkün olduğunca uzak durmak,
  • Zihni ve bedeni rahatlatıcı aktivitelerde bulunmak,
  • Kimyasal maddelerden ve bağımlılık yapıcı tüm alkol ve tütün ürünlerinden uzak durmak,
  • Hekim kontrolünde olmak üzere gerekli vitamin ve mineral takviyeleri almak.

Rüyada erken doğum yapmak ne demektir?

Anne adayları, hamilelik dönemlerin hayatlarındaki birçok durumu hem kendi sağlıkları hem de bebeklerinin sağlığı açısından birer işaret olarak kabul edebilmektedir. Bu durumların başında da rüyalar gelmektedir. Vücudun geçirdiği fizyolojik değişim, diğer birçok konuda olduğu gibi uyku rutinlerini de doğrudan etkilemektedir.

Bununla birlikte görülen rüyaların sıklığının artması, özellikle de hamilelik sürecine dair rüyaların görülmesi bazı durumlarda anne adaylarını endişelendirebilir.

Rüyada erken doğum yapılması, elbette ki gerçek yaşama ayna tutan bir uyarı işareti değildir. Her ne kadar sağlığına yeterli özeni göstermeyen ve erken doğum riskine karşı gerekli önlemleri almayan anne adaylarını harekete geçirmek adına bu tarz rüyaların görülmesi bazen işe yarasa da bilimsel ve tıbbi açıdan bu tip rüyaların haberci niteliği taşıdığını söylemek mümkün değildir.

Bununla birlikte bazı rüya tabirlerine göre erken doğum rüyalarının; zorlukların sonucunda kısa sürede refaha ulaşılacağı, umulmadık bir sorumlulukla karşı karşıya kalınacağı ve büyük bir hayır işleneceği anlamına geldiği düşünülmektedir.

Bebeğin gelişimi önde ise doğum erken mi olur?

Ultrason muayenelerinde olması gerekenden daha gelişmiş ve iri bebekler ile ilgili erken doğum ihtimaline yönelik kaygılar taşıyan anne adaylarının sayısı bir hayli fazladır. Ancak, ortalamanın üzerinde boy ve kilo oranlarının bulunması, bebeğin erken olgunlaştığı ve erken doğacağı anlamına gelmemektedir.

Kilo ve boy bakımından hızlı büyümenin söz konusu olması, bebeğin organlarının daha hızlı gelişmesine paralel bir durum değildir. Bu sebeple gelişim, normal şartlarda olması gereken haftalar içinde tamamlanacaktır. Bunun sonucunda bir erken doğum gerçekleşirse, tetikleyici faktörler arasında da bebeğin boy ve kilo gelişimi sayılmayacaktır.

Bebeğin ölçümlerinin daha geriden gelmesi ise amniyon sıvısında sorun olması gibi bir duruma bağlı olmadığı sürece bebeğin daha geç gelişeceği ve buna bağlı olarak daha geç doğacağı anlamına gelmemektedir.

Erken doğum belirtileri bebek hareketleri nasıldır?

Doğumun başlamasıyla birlikte bebeğin kafası öne doğru eğilmeye başlamakta ve bu durum fleksiyon adını almaktadır. Rahmin kasılması ve bu bağlı oluşan itme gücüyle bebeğin karşılaştığı yumuşak doku direnci, çene kısmının göğsüne yaklaşmasına yol açmaktadır.

Bebeğin aşağı hareketine bağlı olarak ise özellikle üst karın ve diyafram bölgelerinde rahatlık hissedilmeye başlanmaktadır. Bu noktada bebeğin çok veya az hareketli olması ile erken doğumu ilişkilendirmek doğru değildir.

Bebeğin hareketliliği, iyi beslemeye ve anneden iyi oksijen almaya işarettir. Bunun dışında erken doğum belirtilerinde bebek hareketleri ayırıcı bir faktör olarak değerlendirilmemektedir.

Erken doğum riski olanlar nasıl yatmalıdır?

Yatak istirahatinin özellikle erken doğum riski bulunan anne adaylarında koruyucu ve önleyici bir yöntem olduğuna dair yanlış bir algı, toplumun büyük bir bölümünde yaygındır. Ancak, yatak istirahatinin erken doğum riskini azaltan tedavi seçenekleri arasında yer almadığını söylemek doğru olacaktır.

Bunun aksine aşırı hareketsizliğe bağlı pıhtılaşma riskinin artması söz konusu olabilmektedir. Öte yandan sürekli yatma halinin kas gücünü azaltma ve depresyonu tetikleme gibi etkileri de bulunmaktadır.

Bunun yerine hafif tempolu yürüyüşler, hamile yogası, meditasyon gibi egzersizlerle geçirilecek bir hamilelik dönemi çok daha sağlıklı olacaktır. Genel anlamda bakıldığında ise anne adaylarına önerilen yatma biçimi sola dönük şekildedir.

Bu durumda hem bebeğe giden kan akışı artacak hem de idrar annenin böbreklerinden daha kolay süzüleceği için el, ayak ve ayak bileklerindeki ödem ve şişlikler azalacaktır. Ancak, elbette ki bu öneri hamilelik süreci boyunca sola yatma zorunluluğu olarak algılanmamalıdır.

Erken doğum riski olanlar yürüyüş yapabilir mi?

Normal bir hamilelik sürecinde anne adaylarına en çok tavsiye edilen güvenilir egzersiz yöntemi hafif tempolu yürüyüştür. Ancak herhangi bir erken doğum ihtimali söz konusuysa, yürüyüşlere başlamak için en riskli dönem olan 3 ayın geçmesini beklemek çok daha iyi olacaktır.

Bunun sonrasında ve hamilelik dönemini takip eden uzman hekimin önerisi dahilinde haftada 3-4 gün olacak şekilde yürüyüş planlaması yapılabilir. Bu hem genel vücut sağlığı hem de stres yönetici açısından faydalıdır.

Gebelikte süt gelmesi erken doğum belirtisi midir?

Gebeliğin özellikle son haftalarında yaşanan tek veya çift taraflı süt gelmesi durumu, tamamıyla hormonlarla ilişkili normal bir süreçtir. Buna göre göğüslerden süt gelmesi, erken doğumun bir işareti olarak düşünülmemelidir.

Süt üretiminde rol alan prolaktin ve oksitosin dengeleri bazı anne adaylarında değişiklik gösterebilmektedir. Süt yapıcı hormon olan prolaktinin ve sütün kanallar içerisinde ilerlemesini sağlayan oksitosinin fazla salgılanmaları, bu dönemde göğüslerden süt benzeri sıvıların gelmesini tetikleyebilmektedir.

Bu durumuna eşlik eden herhangi bir rahim kasılması veya diğer erken doğum belirtilerinden biri yoksa, anne adaylarının endişe duyması gerekmemektedir.

Erken doğum tehdidi tehlikeli midir?

Erken doğumda, özellikle de 32’nci haftadan önce gerçekleşen doğumlarda bebekler için oldukça tehlikeli durumların ortaya çıkabilmesi söz konusu olabilmektedir. Böyle bir durumda bebekte gelişim geriliği, bağırsak problemleri, solunum anormallikleri, beyin felci, retinopati (körlük), düşük doğum ağırlığı ve zeka geriliği görülebilmektedir.

Buna göre 37’nci gebelik haftasından önce başlayan sancılar, erken doğum tehdidi olarak adlandırılmaktadır. Bu tanı, rahim ağzındaki birtakım değişikliklere bağlı olarak konulabilir. Erken doğum tehdidinin başladığına işaret eden belirtiler arasında ise rahim ağzının yumuşaması, öne doğru dönmesi ve kısalmayı yer almaktadır.

Ağırlıklı olarak genital sistem ve idrar yolu enfeksiyonlarının neden olduğu bu durumda genellikle hastane yatışı da önerilebilmektedir. Tedavide öncelikle damar yolundan anne adayına sıvı verilmekte ve ihtiyaç dahilinde bu sıvı içerisine tokolitik ilaçlar eklenmektedir. Bu tip ilaçlar, rahim kasılmalarını kontrol altına almada etkilidir.

Öte yandan sadece kasılma hissetmek ise erken doğum tehdidi anlamına gelmemektedir. Bu tanının mutlaka anne adayını takip eden kadın doğum uzmanı tarafından konulması gerekir.